10 Kasım 2008 Pazartesi

Çubuk Gölü

Çubuk Gölü Göynük'ten Mudurnu isikametine giderken sol cenaptaki yollardan birine sapınca varılabilen bir göl. Göynük'e uzaklığı 15 kilometre falandır tahminimce. Dedemin - eski posta müdürü rahmetli Nuri Bey - buradan olması bile benim burası ile bir gönül bağı kurmama yetmemiştir. Her ne kadar yeni gören herkes hayran kalsa da sevemedim bir türlü. Bir kere gölün kenarında oturabileceğin yer yok fazla. Bir tane tepe vardı göle bakan ama orası da özel mülkiyet oldu yıllar önce ve çitle çevrildi.



Her geçen gün artan turist nüfusunun hafta sonları şehirdeki hamburger ya da sezar salatasından sekerek ayran içip gözleme yeme, vakitleri varsa mangal takılarak yiyecekleri etlerin pişmesini izleme ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılan bir restorant/çay bahçesi hibridi mekandan ve ilk başta bir tv dizisi için inşa edilen ama yakın gelecekte Hollywood'un ucuz işgücü dolayısı ile buraya gelerek başrolünde Brad Pit'in (ya da benim tercihim Robin Williams'ın) oynadığı bir Don Kişot'un çekimlerini bekleyen yeldeğirmenlerinden başka bir şey bulamam pek.

Yine de ilk gidenler (benim götürdüklerim) hep beğenmiştir - ya da onlara oraya kadar eşlik ettim diye ayıp etmemek için beğenme moduna girmişlerdir. Kimsenin günahını almayalım, hepsi kendi boyunlarına (bu da liberalizmin, demokrasinin başka bir ifadesi olabilir - Bu$h'un günahı kendi boynuna mesela).

Unutmadan gölün kenarına yapılan, eskiden öncü olarak üç tane yapılan sonra da bölünerek çoğalan villa bozuntusu yolsuzluk abidelerini de söylemeliyim. Bu villalardan aslında memleketimin yönetiliş şemasını da çıkarımsayabilirsiniz (ne kelime!). Halkın seçtikleri ve onları kontrol eden ve işlerin yürümesini sağlayan bürokrasi birbirlerini kıskanmamak için beraberce dikmişler bu villaları. Bunlar dedikodu da olabilir ama güzelim ormanın üstünde biraz yolsuz yolsuz duruyorlar. Başka bir açıdan da sivil devletin (ne demekse) bürokrasi ile nasıl kolkola daha müreffeh bir Türkiye için çalıştıklarını gözlere sokar bu villalar. Düşünsenize devlet ve seçilmiş beraber yerler, içerler (çay tabi, bir ihtimal, poşette bitkisel çay) ve satranç oynarlar mesela. "I shot the sheriff but I did not shoot the deputy:" Bu ikilem artık tarih. İş yoğunluğuna göre yardımlaşıyor insanlar; birine isyan etmek hepsine isyan etmek demek oluyor.) Resim koyardım ama çekmedim tabi.

Velhasıl gölü geçecek olursak bölge çok güzel tabi. Yeldeğirmenlerinin karşısından yaylalara giden tarafa geçip de yukarı doğru tırmanmaya başlayınca özellikle yemyeşil bir coğrafyaya geçiş yapmak mümkün. Köyden yukarı yaylaya çıkan bir yol var, bir sürü de patika. Yol güzel, çamur yoksa ve araba biraz yüksekse çok rahat çıkılabilir. Patika daha güzel. O yayla(lar) ayrı bir günün konusu. Burada bırakıyorum.