4 Ağustos 2009 Salı

Son günler



Sonunda Helsinki'ye vardığımda önce kalacak bir yer bulayım diyerek haritadan gözüme kestirdiğim kampinge doğru yola çıktım. 5 kez falan kayboldum. Daha doğrusu, yerimi şaşırdım çünkü kullandığım haritaların ölçekleri hep farklıydı. İnsan hemen alışamıyor. Biliyor kaç km gideceğini ama 20 km bile uzun geldi biraz. Sabırsızlıktan tabi. Sonunda vardım, çadırı kurdum.

Fazla egzantrik bir yer değil. En önemli avantajı, tam önünde metro durağı olması. Helsinki merkez 20 dakika uzakta. Bilsem, metroyla giderdim oraya.

Son 4 günü detaylı yaymaya hacet yok. Bir günümü Savolinna kalesinde geçirdim. 1800'lerde yapılmış, Helsinki deniz yolunu tutan bir askeri üs. Burada Ruslarla savaşmışlar. Adamlar için önemli bir yer. Klasik, denize bakan yığınaklar, toplar falan var. Çok güzel bir yer aslında. Millet gelip piknik yapıyor, geziyor.

Bir gün de Johanna ile şehrin hemen dışındaki bir açıkhava müzesine gittik. Müzeden çok bir park demek lazım. Eski bir yerleşim. Binalar koruma altında ama çevre olduğu gibi park. Binalara girmek için bilet almak gerekiyordu. Johanna pek yanaşmayınca gezdik sadece. Eski evler bizim eski köy evleri tadında. Alt kat ahır, üstte köylüler oturuyor.

Bir akşam da yemeğe gittik. Otantik bir Fin yemeği yedim. Pahalı bir yerdi ve yemek de pek bir şeye benzemiyordu: ızgara somon, haşlanmış patates ve mantarlı bir sos. Allah için, sos ve içindeki mantarlar iyiydi.

Bunun dışında bir şey yok. Fotoğraf çektim, kitap okudum vs. İstabul'a iner inmez de yüzüme cehennem sıcağı vurdu diyebilirim..









Hiç yorum yok: