28 Haziran 2009 Pazar

27.06.2009, Cumartesi

Dün kenarında kaldığım gölün adı Tuusalanjarvi'ymiş. Jarvi göl oluyor. Fince'de kelimeleri birleştiriyorlar. Bizdeki gibi kelime türetme de var. Kolay bir dil gibi. Sabah Jarvenpaa'ya geldim. Kahve ve çilekli poğaça ile güne başladım. Çilek buranın en önemli olayı. Her yerde satılıyor ve tadı da çok güzel. Bizde mesela, genelde ekşi falan oluyor ama buradakile tatlı bayağı. Bir de, litre ile satıyorlar, kilo ile değil. Bu konuyu enine boyuna masaya yatırmak istedim ama sonra bir mantığı olsa gerek diye düşündüm. İri çilekler daha ucuz. Belki irileştikçe aralarındaki mesafe arttığı ve bir litre iri çilek ile esasen daha az çilek sahibi olduğun için ortalama bir iskonto olabilir diye düşünesim geldi. Hem zaten dil bimediğim için konuyu irdeleyemedim. Jarvenpaa'da birkaç saat takıldım. Günün sonunda Sahajarvi'de konaklamayı düşünüyorum.

Öce Mantsala'ya vardım. Burada Internet aradım biraz ama hiçbir yerde yok. Internet kafe yok zaten. Kütüphanede olabilirmiş ama şehrin içinden şöyle bir geçerken kütüphaneyi bulmayı başaramayınca kasadan vazgeçip, tatlı tatlı yola vurdum. Yağmur başladı. Hava sadece iki derece falan düştü. Bir benzinciye girdim, bekliyorum. Acayip yorgunluk çöktü, galiba dehidre oldum. 10 km. kadar yolum daha var. Şu ilk birkaç gün vücudum alışabilirse iyi olacak.

Burada geçirdiğim 3 güne bakınca pek kayda değer bir şey bulamıyorum. Oturup biriyle doğru dürüst bir şey konuşmuşluğum olmadı. İnsanların çğu İngilizce biliyor ama konuşkan değiller, meraklı hiç değiller. Belki de uzak durmayı tercih ediyorlar. Gerçi pek bir ortam da olmadı, çok yardımsever ve güleryüzlüler ama yine de içe kapanıklar diyebilirim.

Bulut miktarı artıyor ama yağmur azaldı. Yola düşmeli mi? ... Düştüm. 6-7 km. sonra yol üzerindeki bir göle kamp attım. Burası dün kaldığım yerden çok daha güzel. Yorgunluktan olacak, ben üşümeye başladım. Arada çoluk çocuk bir grup gelip göle giriyor. Göl kesin çok soğuktur. Güneş yok. 5-10 yaşında çocuklar suyun sıcaklığını test etmeden atlıyor. İçim fena oluyor benim de. Genetik şey mi bu? Gaz ya da katı halde değilse yüzüyorlar galiba.

Burası genelde çok rahat bir yer. Bisikletimi kilitlemeye gerek duymadan alışveriş yapabiliyorum. Bizim küçük köy modunda herkes sanki. Kamp yerlerinde insanlar kullansın diye bir sürü şey var. Hatta tesis bile diyebiliriz. Para da vermiyorsun. Bizdeki belediye değnekçileri burada yok. Sıcak su var, duş yeri var, içecek su var, elektrik var, mangal yeri var - var oğlu var. Her yerde değil bunlar ama ilk kaldığım yerde herşey varken ikincisi küçük bir yer olduğu için burada sadece kabin, duba ve can simidi var (ikinci yer bir kamp yeri değil ama, sadece insanlar arada gelip yüzüyorlar diye yapılmış bir yer, kamp yapan yok). Şimdi bizde olsa demek büyük geyik olacak ama biri çıkıp da diyemez ki biz böyle bir şeyi becerebiliriz. En fazla bu kadar masraf ile devlet batar derler, bak kuzey ülkelerinde kriz var derler. Bizde sanki kriz yok. Ulan devlet ille de batacaksa sokaktaki adam için bir şey yaparken batsın. İnsan dağın başında tertemiz duş yerleri ve sıcak su bulunca garip oluyor.

4 yorum:

genca dedi ki...

Burhanım Özlem'le okumaya başladık Finlandiya maceralarını, keyif ve helecanla takip ediyoruz :) Bir istegin olursa haber ediver, hayırlı seruvenler

Burhan Parmaksızoğlu dedi ki...

Sağol gülüm...

asli demirel dedi ki...

serdar da okumaya basladi.. bizlere linkini yollamis

Unknown dedi ki...

finlandiya maceralarini ben de takip etmeye basladim ve senden orada bir king macerasi da bekliyorum. 3 finlandali'ya king ogretip orada bi nam salmani bekliyorum. bari orada yuzun gulsun :) guvenlik acisindan da sen yine de tedbiri elden birakma, bu fin'ler iyi cocuktur filan diye de kendini salma...her gun yeni maceralarini bekliyoruz...